İkinci Akabe Biatı (Zilhicce 622 M.)
Birinci Akabe Biatı’ndan bir yıl sonra Medineliler yeniden hacc için Mekke’ye geldiler. İçlerinde ikisi kadın yetmiş beş müslüman vardı. Allah Resulü Hz.Muhammed (S.A.V)’in bu defa onlarla ilgi kurması İslam’ın tebliğinden ibaret değildi. Çok önemli kararlar arifesindeydiler. Buluşma yeri yine Akabe oldu. Buluşma gizli yapılacak ve hiç kimseye haber sızdırılmayacaktı. Gece yarısına doğru, Medineliler, gayet tedbirli hareket ederek kararlaştırılan yerde toplandılar.
Toplantıda ilk sözü Hz. Abbas aldı: “Ey Hazrecliler, Muhammed (S.A.V)’in aramızdaki mevkii bildiğiniz gibidir. Biz, onu düşmanlarından koruduk ve koruyacağız. Kendisi burada, ailesinin yanında, nezdimizde izzet ve ikrâm içindedir. Fakat sizinle bir andlaşma yapmak ve size katılmak istiyor. Ona verdiğiniz sözü tutmak, kendisine muhalefet edenlere karşı gelmek hususunda azminiz kuvvetli ve sağlam ise buna bir diyecek yoktur. Fakat onu ele verecek, yanınıza geldikten sonra yalnız başına bırakacaksanız, bunu şimdiden söyleyiniz ve onu kendi haline bırakınız.”
Medineli Müslümanların cevabı şöyle oldu: “Dediklerinizi dinledik. Ey Allah’ın resulü, siz söyleyin! Kendiniz adına, Allah adına istediğiniz andı bizden alınız. Biz hazırız.”
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetler okuduktan sonra şöyle buyurdular: “Kadınlarınızı ve çocuklarınızı nasıl koruyorsanız, beni de öylece korumak üzere size elimi veriyorum”
Elini ilk uzatan, Bera bin Marur oldu ve dedi ki: “Biat ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gönderen Allah’a yemin ederiz ki kendimizi, çocuk ve hanımlarımızı koruduğumuz gibi seni de koruyacak ve savunacağız. Biz, zaten harp içinde yoğrulmuş kimseleriz. Zırha alışkınız. Bu, bize atalar mirasıdır.”
Bera’dan sonra söz alan Ebu’l Heysem de: “Ya Resulallah, dedi. Bizim yahudilerle bir takım bağlantılarımız vardır. Bu bağlantıları keseceğiz. Biz bunu yaptıktan sonra siz de Allah’ın inâyetiyle muvaffak olunca bizi bırakıp kendi kavminizin yanına döner misiniz?”
Hz.Muhammed (S.A.V) Efendimiz gülümsedi ve dedi ki: “Kanım sizin kanınızdır. Siz bendensiniz, ben de sizdenim. Kiminle dövüşürseniz” ben sizin yanınızdayım. Kiminle barış yaparsanız, ben de onunla barış yaparım.”
Peygamber (S.A.V.)’in bu sözlerini duyan herkes, biat etmek üzere elini uzattı ve sordu: “Ey Allah’ın Resulü, buna karşılık bize ne va’d ediyorsunuz?” Peygamberimiz (S.A.V.) ise bu soruya : “Cennet” diyerek karşılık verdi. Biat kısa zamanda tamamlandı. Hepsi de darlıkta ve genişlikte her halükarda itaate, sözün ancak doğrusunu söylemeye ve Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınamasından korkmamaya söz verdiler.
Biat’tan sonra Peygamber (S.A.V.), Hazrec’den dokuz, Evs’den üç kişi olmak üzere on iki nakip seçti. Esad bin Zurare de hepsinin başkanı seçildi. Bunlardan her biri bir kabilenin reisi idiler. Bunun anlamı, oniki kabilenin İslamiyeti kabul etmesiydi.
Biat gece karanlığında tenhada ve gizlilik içinde yapılmıştı. Fakat biat’ın bitiminde bir çığlık karanlığın perdesini yırttı: “Ey Kureyş, Muhammed ile atalarının dininden çıkanlar, sizinle döğüşmek için andlaşma yaptılar!”
Fakat müslümanların artık kimseden çekindikleri yoktu. Bu sesi duyar duymaz Abbas bin Ubade şöyle dedi: “Ya Resulallah, seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kılıçlarımızı kınından sıyırır üzerlerine saldırırız. Peygamber (S.A.V.) ise şöyle buyurdu: “Hayır… Bize savaş izni daha verilmiş değildir. Şimdilik hepiniz yerlerinize dönünüz.”
İslam’a teslim olup Resulullah’a tam anlamıyla biat eden bu ilk müslüman kitle için emre itaat mutlak idi. Akabe’deki bu toplantı dağıldı ve herkes yerine döndü. Sabah olunca Kureyşli müşrikler bu biattan haberdar olmuşlardı. Müşrikler bu anlaşmanın mahiyetini araştırmağa başladılar. Fakat henüz müslüman olmamış olan Yesribliler’in Hz. Peygamber ile anlaşmalarına bir türlü anlam veremiyorlardı. Mekkeli müşrikler bu gizli anlaşma hakkında bir bilgi alamadan Yesrib’li müslümanlar şehri terk etmişlerdi .
İslam Devleti’nin kurulmasında önemli bir dönüm noktası olan ikinci Akabe biatına, Resulullah’ın savaş ve barışta korunacağına dair prensiplerin tesbit edildiği ve kararların alındığı bir biat olmasından dolayı, “Biatü’l-Harb” adı verilir. İkinci Akabe biat’ının gerçekleşmesiyle İslâm tarihinde yeni bir dönem başlıyor ve o gün İslam Devleti’nin temeli atılmış oluyordu.
View the Original article
0 comments:
Post a Comment