Kendi için İstediğini Başkası İçin de İstemek!

on Friday, March 1, 2013

“Hiçbiriniz kendisi için istediğini Mümin kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz”. (Buhârî, “İman”, 7; Müslim, “İman”, 71.)

Mümin: “Allah Teâlâ’nın tek olduğunu, hiç bir ortağı olamayacağını, O’nun dışında ibadete layık olan ve O’na denk olabilecek hiç bir ilâhın bulunmadığını, ibadetin yalnızca O’na yapılacağını kalben onaylayan ve görünür olarak açığa vuran kimsedir.

İman etmek: Peygamber Efendimiz İmanı şöyle tarif etti: “İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, (yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana), kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şahitlik etmektir” (Buhari, Müslim, Nesai)

Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor: “(Ey ehl-i kitap!) Yüzlerinizi (ibadet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap(lar)a ve peygamberlere iman eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla eda eder ve zekâtı verir. Çünkü (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli anında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takva sahibi olanlar da işte ancak onlardır. (Bakara Suresi, 177. Ayet)

“Onlar ki, gayba inanırlar, namazı hakkıyla eda ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler. Yine onlar ki, sana indirilene (Kur’ân’a) ve senden önce indirilenlere (diğer kitaplara) inanırlar. Onlar, âhirete de katî olarak iman ederler”. (Bakara Suresi 3. Ve 4. Ayetler)

İman, kalpte; Allah sevgisi, boyun eğme, korkma, ümit etme; varlığı karşısında ürperme, tövbe etme, tevekkül, sığınma, güvenme ve buna benzer şekillerde tecelli eder. Dışa yansıyan yönü ise; Allah’ın şeraiti ile hükmetmek, O’na ve Resulüne tam anlamıyla itaat etmek, bunun yanında namazı kılıp, oruç tutmak, zekât vermek ve güç yetirebilenler için haccetmek ve farz kılınan diğer şeyleri yerine getirmektir.

Kardeş: “Aralarında çok değer verilen ortak bir bağ bulunanlardan her biri” olarak tanımlı sözlükte.

Yukarıdaki Hadis ile ilgili; Ebu’z-Zinâd b. Sirâc şöyle demiştir: “Hadisin zahiri, kişinin başkası ile eşit olmayı talep etmesini ifade etmektedir. Gerçekte ise bu, başkasını daha üstün tutmak demektir. Çünkü herkes başkasından daha üstün olmayı ister. Kişi bu­nun benzerini kardeşi için istediğinde, kardeşini kendisinden üstün tutmuş olur”.

Kadı Iyaz da bunu kabul etmiştir. Oysa bu tartışmalıdır. Çünkü kastedilen bu istekten uzak durmaktır. Hadisin amacı tevazuya teşvik etmek, başkasından daha üstün olmayı istememeye yönlendirmektir. Bu ise eşitliği gerektirir. Bu şu ayetten de anlaşılır: ” İşte âhiret yurdu! (Biz) onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve fesadı istemeyenlere veririz. (Güzel) akıbet ise, takva sahiplerinindir”. (Kasas Suresi 83. Ayet) Bu durum ancak; kıskançlık, öfke, kin ve hileyi terk etmekle gerçekleşir. Bunların tümü yerilen özelliklerdir.

Kirmanı şöyle demiştir: “Kendisi için nefret ettiği kötülükten kardeşi için de nefret etmek de İmandandır.” Hadiste bu zikredilme mistir. Çünkü bir şeyi sev­mek, zıddından nefret etmeyi gerektirir. Sevgi ile ilgili husus zikredildiğinden nef­ret zikre dememiştir.



View the
Original article

0 comments: