İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.

on Friday, March 8, 2013

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez” (Buhari).

Sözlükte merhametle ilgili yazanlar; Acımak, şefkat göstermek, korumak, iyilik etmek, biçarelere yardımda bulunmak, esirgemek.

Allah-u Teâlâ’nın Esma-i Hüsna’sındaki Rahman, Rahim, Rauf gibi isimlerinin anlamı, merhamet eden, acıyan, şefkat gösteren demektir.

Rahman; Esirgeyici, bütün mahlûkatına rahmetiyle muamele eden (dünyada).
Rahim; Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden (ahirette).

Rauf; Merhamet edici. Pek şefkatli.

Merhamet, bize bahşedilen bir duygu ve farkında olsak da olmasak da ihtiyacımız olan bir hal, bir durum. Sadece biz insanoğlu değil, tüm canlıların ihtiyacı var merhamete. Diyebiliriz ki merhamet Rabbimizin bütün canlılara bahşettiği bir gözetim ve koruma mekanizması.  Merhamet, canlıların esasen birbirlerine bir nevi muhtaçlık içinde olduğunun göstergesi, birbirimize bağlı yaşadığımızın resmi. Belki de Rabbimiz kâinatta tüm canlıların birbirine muhtaç olduğu, birlikte yaşaması gerektiği bir düzen kurdu.

Rabbimizin de bize karşı merhameti var ve bunun neticesi olarak bize kendisini anlatacak peygamberler gönderdi. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Efendimiz ile ilgili şöyle buyurmuşlar;

“(Ey Resulüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik”. (Enbiya Suresi 107. Ayet)

“Şanım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir”. (Tevbe Suresi 128. Ayet)

Konuyla ilgili Efendimizin diğer hadisleri;

“Merhamet etmeyene Allah-u Teâlâ merhamet etmez, acımayana acımaz.” (Buhari)

“Alçak gönüllü olan, dilenmeden nefsini zelil gören, helalinden kazandığı malı, hayra sarf eden, yoksul ve çaresizlere merhamet duyanlara müjdeler olsun! “ (Tergib)

“Yerdekilere acırsanız, göktekiler de size acır.” (Tirmizi)

“Ana babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı verilir.” (İ.Rafii)

“Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet edin, acıyın.” (Şir’a)

“Müminler merhamette bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız olduğu gibi, Müslümanlar da birbirine acımalıdır!” (Buhari)

“Şu üç kimseye acıyın, merhamet edin! 1- Cahiller arasında kalan âlime, 2- Varlıklı iken yoksul düşen zengine, 3- Çevresinde hatırı sayılırken itibarını kaybeden zata.” (Tirmizi)

“Yoksul ve çaresizlere acıyana müjdeler olsun!” (Buhari)

“Din kardeşinin yüzüne şefkatle bakan affa uğrar.” (İ.Rafii)

“Büyüğünü saymayan, küçüğüne acımayan bizden değildir.” (Tirmizi)

“Şaki olan merhametsiz, acımasız olur.” (Tirmizi) (Şaki, bahtsız, Cehennemlik demektir.)

Peygamber efendimiz, oğlu İbrahim ölünce sessizce ağlar, “Şefkatimden ağlıyorum. Allah-u Teâlâ ancak merhametli olana acır” buyurdu.

Bir kimse, Peygamber efendimizin, torunları Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin’i öptüğünü görünce “Benim on tane çocuğum var. Hiç birini öpmedim” der. Peygamber efendimiz, “Merhametli olmayan merhamet göremez” buyurur. (Buhari)

Bir bedevi, “Ya Resulullah, siz çocukları sevip öpüyorsunuz. Biz hiç öpmeyiz” dediği zaman, ona, “Şefkat, acıma duygusu olmayana ne diyeyim?” buyurdu. (Buhari)

Bir zat görev emrini almak üzere Hazret-i Ömer’in huzuruna gelir. Hazret-i Ömer’in çocuğunu öptüğünü görünce, “Ben çocuklarımı öpmem” der. Hazret-i Ömer, “Senin küçüklere, şefkatin yok, millete nasıl acırsın?” buyurarak görev emrini imzalamaz. Emri altında olanlara acımayan, Allah-u Teâlâ merhametinden uzak kalır.

Adamın birisi Peygamber efendimize “Ya Resulullah, hizmetçimi kaç defa affedeyim?” diye sorar. Peygamber efendimiz de “Günde yetmiş defa affet!” buyurur. (Tirmizi)

Kâfir mümin herkese, hatta bütün hayvanlara merhamet etmek gerekir! Peygamber efendimiz, “Merhametli, şefkatli olmayan, acımayan imanlı olmaz” buyurunca, Eshab-ı kiram “Ya Resulullah, hepimiz merhametliyiz, şefkatliyiz” dediler. Onlara, “Sadece insanlara değil, bütün mahlûkata merhametli olmak gerekir” buyurdu. (Taberani)

Mesela bir hayvan kesecek kimse, bıçağı hayvanın gözü önünde bilememelidir. Bir gün bir kimse, bir koyunu kesmek için yere yatırır, bıçağını bilemeye başlar. Peygamber efendimiz bunu görüp buyurur ki: “Sen bu hayvanı kesmeden ona ölümler mi tattıracaksın? Hayvanı yatırmadan önce niçin bıçağını bilemedin?” (Hakim)

Bir köpeğin susuzluktan dili çıkar. Bir kuyunun yanında durur. Fakat su derinde olduğu için içemez. Adam bu köpeğe acır. Ayakkabısı ile kuyudan su çıkarıp köpeğe verir. Bundan dolayı Allah-u Teâlâ onun günahlarını affeder. (Müslim)

Yine hadis-i şerifte bildirilmiştir ki, kadının biri, bir kediyi bağlar. Kedi yiyecek bir şey bulamaz. Kadın bunun yüzünden Cehennemlik olur. (Tergib)

Zararlı hayvanları öldürmek gerekir. Ancak suda boğarak veya ateşte yakarak öldürmemelidir. Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Keleri bir darbede öldürene yüz sevap vardır. İkinci vuruşta daha az, üçüncü de bundan daha az sevap vardır.” (Müslim) (Keler, kertenkelenin zehirli bir cinsidir.)



View the
Original article

0 comments: