“İnsanlar yaşadıkları gibi ölürler”.

on Thursday, March 7, 2013

“İnsanlar yaşadıkları gibi ölürler”.

Bu hadis daha geniş bir şekilde şu şekildedir: “İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle dirilir; nasıl dirilirse öyle haşrolur.” (Münâvî, Feyzü’l Kadîr Şerhu’l Câmii’s Sağîr, V, 663)

İmtihan Dünyası

Dünyaya imtihan için geldik ve buradan ayılırken de sonsuz bir dünyanın içerisine gireceğiz. Lakin bu yeni dünyanın iki kapısı, iki yolu, iki neticesi, iki istikameti vardır. Bir mutluluk diğeri ise kayıptır.

İnsanın hangi kapıdan geçip hangi yolu izleyeceğini ise Son Nefese kadar bilmek imkânsız, sadece dünyada cennetle müjdelenen sahabeler müstesna. Şeytan hilesinden son nefese kadar vazgeçmez, insanı istikametinden çevirmek için uğraşır.

Ömrümüzün her gününü, her dakikasını, her anını son nefesin endişesi ve heyecanı içerisinde geçirip olgunlaşırsak, o son anda mutluluk kapısından geçip gidebilelim. Dolayısıyla bu dünya hayatımızda uyanık olup son nefesimiz konusunda dikkatli olmak zorundayız.

Diğer dünyadaki halimizle ilgili ilk izlenimler son anımızdaki halimizde ortaya çıkmakta. Hayatımız su damlaları gibi ve ömür denilen bardağı dolduruyor zaman aktıkça. Ömür bardağındaki suyun berrak olması elbette ona akan, ona doldurulan damlalara ve berraklığına bağlı. Son nefes ile ömür bardağı taşar ve bu dünyadaki hayatımız sonlanır. Son damla yani buradaki son anımız, son nefesimiz herkese kendi halini gösteren, yansıtan berrak bir ayna gibi. Bu aynada, güzellikleri ve çirkinlikleriyle bütün ömrünü net bir şekilde seyretmeyen insan herhalde yoktur. O an, gözlere ve kulaklara hiçbir itiraz ve gaflet perdesi inmez. Bilâkis bütün perdeler kalkar ve her türlü itiraf; aklı ve vicdanı pişmanlık iklimine sokar. Dolayısıyla, hayatımızı pişmanlıkla seyrettiğimiz ayna, son nefes olmasın! Bu ayna, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet hâlinde henüz yaşarken hayatımıza girsin. Zira gerçek bahtiyarlar, ölümle tanışmadan önce kendisini tanıyabilenlerdir.

Necip Fazıl belki de bu hali şöyle tasvir ediyor;

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,

Azrail’e “hoş geldin!” diyebilmekte hüner…

Bu dünyadaki hayatımızda yaşadığımız, sürdüğümüz yol yani ibadetlerimiz, hal ve hareketlerimiz, ahlakımız, eşimiz, dostumuz, çevremiz son nefesimizin bir nevi yol göstericisi durumunda. Bu durum, aynı zamanda ahretteki durumumuzun bir tercümanı konumunda.

Kabir Hayatı

Malum kabir hayatı her insan için kıyamete kadar sürecek bir ara hayat. Bu hayat ise dünyadaki performansımıza göre belirlenecek.  Dolayısıyla kabir hayatımıza bakarak ölüm bizim için bir zafer veya ağır bir yenilgi olabilir. Ölümü zafere taşımak, bir yas değil de sevgiliye kavuşma haline getirmek bir tür kardır, bunu bilerek hazırlananlara elbette.

Seher Vaktinin Önemi

Hazırlık içindeki insanlar ömürlerini zikir ve seher konusunda ömürlerini oldukça bereketli bir şekilde geçirirler. Allah’ı zikir halinde bulunurlar ve zikrin en feyizli zamanı olan seher vaktini ise oldukça verimli değerlendirirler.

Seher Vaktini uykuya değişenlerin, uykuya feda edenlerin, uykuya mahkûm edenlerin hali şöyle olsa gerek; çöle, denize, kayalıklara, dağlara, taşlara yağan bereketli bahar yağmurları nasıl boşa gidiyorsa onlar da günlerini bereketten mahrum ediyorlar.

Gaflete düşmemek için Kur’an ikliminden ve tefekkür deryasından uzak düşmemek gerek.  Kur’an insan cihazının kullanım ve koruma kılavuzu ve insan tefekkür ettikçe bu sırlara eriyor. Bir de bu cihazın bir örnek kullanıcısı var, Peygamber Efendimiz.

Hayat ve hakikatleri namına önderimiz, yol göstericimiz Efendimiz ve Rabbimizin hem Kur’an- Kerim’deki hem de kâinattaki ayetleri. Ve bunların ışığında yaşayıp, sırrı idrake uğraşan tefekkür eden bizler. Gönüllerimizi tefekkürle yoğurabilsek ve imtihan dünyası olmasından dolayı her türlü eksiklik, acı, eziyet dolu ve ölümlü bu dünyada içimizi ve dışımızı gözyaşı ve tövbe ile yıkasak.

Rabbimiz Furkan Suresi 77. Ayette bize şöyle hitap ediyor: “(Ey Resulüm!) De ki: ‘Eğer duanız olmasa, Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?’ (Ey müşrikler!) Fakat (siz Resulümü) gerçekten yalanladınız; öyle ise (azap)ileride (üzerinize) şart olacaktır”.

“Duanız” yani yalvarışınız, yakarışınız, ibadetiniz, kulluğunuz.

Bayram Ola

Biz insanlar farkında olarak veya olmayarak her gün ve her gece sayısını asla bilemeyeceğimiz ölüm nedenleri ile karşı karşıya, kucak kucağayız. Yani ölüm her an bir nevi pusuda ve bizi bekliyor. Biz ise her an bu dünyadan uzaklaşıp ölüme yani kabre yani kendi kıyametimize doğru gidiyoruz.

Kıyametten önce uyanmalıyız ki hayal kırıklığına, pişmanlığa, iflasa uğramayalım. Ölümden kaçılacak, saklanılacak bir yer yok, hepimizi bir gün Azrail aleyhisselam ile karşılaşacağız ve emaneti teslim edeceğiz.

Dolayısıyla bize verilen emaneti, nimeti hakkıyla değerlendirmeye gayret gösterelim. Ölüme hazırlıklı olalım ki ölümden korkmak yerine ölümü bir kavuşma anı olarak yaşayalım ve hasretle bekleyelim. Rabbimize kavuşmamız bayramımız olsun.



View the
Original article

0 comments: