Helal ve Harama Dikkat!

on Friday, March 1, 2013

“Hiçbir kimse, el emeği ve helal kazancından daha hayırlı bir yemek yememiştir”.

Helal kelimesinin karşısında; “Allah’ın müsaade ettiği şey, Haram olmayan, Dinî bakımdan kullanılmasında, yenilip içilmesinde, dinlenmesi veya bakılmasında yahut dokunulmasında engel olmayan” yazıyor sözlükte.

Peki, dini bakımdan belirleniyor helal ve haram ama bunları belirleyen kim? Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: “Hem dillerinizin yalanı vasfediyor olması sebebiyle: ‘Bu helâldir, şu da haramdır’ demeyin; çünkü Allah’a yalanı iftira ediyor olursunuz. Şüphesiz ki Allah’a yalan iftira edenler, kurtuluşa ermezler” buyuruyor. Yani, neyin helal neyin de haram olduğuna Rabbimiz karar veriyor.

Ayrıca Maide Suresi 87. Ayette ise Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri (kendinize) haram kılmayın ve haddi aşmayın! Şüphesiz ki Allah, haddi aşanları sevmez” buyuruyor, yani insana helal ve harama karar verme yetkisi bırakılmamış.

Bize düşen Rabbimizin bize helal kıldığı şeylerden hak dairede istifade etmektir. Şu da var, Allah’ın helal kıldığı bir şey, bir lokma ekmek mesela, bize helal yoldan da gelmeli, bunu çalarsak helal kılınmış bir rızka helal yoldan kavuşmamış oluruz.

Konu hassas, hep anlatıla gelmiştir İmam-ı Azam’ın babasının hikâyesi, biz de bahsedelim;

İmam-ı Azam hazretlerinin babası Numan Hazretleri, gençliğinde bir dere kenarında abdest alıyordu. Abdeste başlayacağı zaman dere sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı, nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı.

Hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesi lazım geldiğini düşündü; Sonra suyun geldiği tarafa doğru git­meye başladı. Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.

Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi. Onun bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti. “Hakkını helal edeme­yeceğini, helal etmesi için bazı şartları olduğunu” söyledi. Numan Hazretleri “ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini” isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi “Hakkını helal etmesi için, iki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğini ve kendisine iki yıl hizmet etmesinin şart olduğunu” söyleyince, Numan hazretleri ” ahirette ceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir” diye şartları kabul etti.

Elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamın işinde canla-başla çalışmıştı. İki sene sonra, zamanın dolduğunu ve artık hakkını helal etmesini istediğini söyleyince, adam, “yine helal etmiyorum; benim bir kızım var, onunla evlenirsen ancak o zaman helal ederim” dedi.

Hazreti Numan:

“Olur” dedi. Yalnız, adam kızının elinin çolak, gözünün kör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve dilsiz olduğunu söyleyip iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Numan yine düşündü taşındı “ahirette ceza çekmekten iyidir” deyip kızla evlenmeyi de kabul etti.

Aslında adam hazreti Numan’a vermek için kızının büyü­mesini beklemişti. Düğün yapıldı nikâh kıyıldı, zifaf gecesi hazreti Numan’a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Numan hazretleri içeriye girip içerde kendisine söylenen şekilde bir kızın bulunmadığını görünce bir yanlışlık olduğunu zannede­rek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilere anlattı. Çünkü içerde kayınpederin söylediğinin aksine her azası yerinde genç ve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.

Kayınpederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı: “Benim kızım kördür, yani daha harama bak­mamıştır. Sağırdır, yani haram dinlememiştir. Topaldır; yani gayrı meşru yolda yürümemiştir. vs.” diye sayıp, “senin hanımın o içerde bekleyendir Allah mesut etsin” dedi.

Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı Azam dün­yaya geldi. Annesi, İmam-ı Azamı hocaya okuması için teslim etmişti. Daha sonra İmam-ı Azam unvanına kavuşan, o za­man henüz üç yaşında bulunan Sabit, üç günde Kur’an-ı Kerimi hatmettiği zaman annesi “Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen bir günde hatmedecektin” buyurdu.

Hikâye biraz uzundu ama konuyla ilgili hassasiyetimizi göstermesi açısından hayati önem sahibi. Helal olmayan bir ısırık elma içi 2 yıl çalışma ve üzerinde sahibin kör, topal, sağır! Kızı ile evlenmek.

Dinimiz, nasıl yatıp nasıl kalkacağımıza, nasıl yiyip-için nasıl hacet gidereceğimize, eve nasıl girip evden nasıl çıkacağımıza, ticareti nasıl yapacağımıza, fakirlere nasıl yardım edeceğimize yani kısacası hayatımızın her noktasına müdahil ve kuralları var.

İnsan icadı en basit oyunun bile kuralları var ve hakem kuraldışı hareketlere; faul çalar, biraz sert ise sarı kart verir, hatta kırmızı kart verir ve sizi oyundan atar. Rabbimizin ise merhameti ve rahmeti sonsuz, yeter ki onu tanıyıp onu bilelim ve istediği üzere bir yaşam sürüp, cennette onunla görüşmek mutluluğuna erişelim. Rabbimiz diyor ki; “(Ben) cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım!” (Zariyat Suresi 56. Ayet. Başka söze gerek var mı?

 



View the
Original article

0 comments: