Türkiye- Suriye İlişkileri, Bölüm 1

on Friday, October 12, 2012

Türkiye – Suriye İlişkileri

Bölüm 1

Türkiye-Suriye ilişkileri, sadece AK Parti’nin iktidara gecmesinde önce değil, Şam ile Ankara arasında 1998′de başlayan güvenlik ve siyasi alanlardaki iyileşme sürecinin başlamasından çok daha öncesine götürebilecek güçlü bir darbeye maruz kaldı. Son sarsıntı, sadece geçici bir durak olmanın da ötesinde henüz çerçevesinin çizilmesinin mümkün olmadığı başka kuralların geçerli olduğu, yeni dönemin başlangıcını bizlere haber veriyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geçmesinden sonra ortaya çıkan Türkiye-Suriye yakınlaşmasına, sadece temellerinin sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun attığı yeni bir düşüncenin yansıması değil, aynı zamanda ABD’nin Irak işgali ve bu işgale eşlik eden mezhebi, etnik ayrışmalar ile bölünme kaygısının yarattığı sıkıntı ve tehditlerden kaynaklanan çıkarların kesişmesinin de önemli katkısı olmuştur. Türkiye ve Suriye’nin sınırlarında süper bir gücün varlığının da etkisiyle bu birliktelik gerçekleşmiştir.

Çok boyutluluk siyaseti gereği Türkiye, Balkanlar ve Kafkaslardan Rusya ve Kuzey Afrika’ya kadar yakın çevresine açılmıştır. Ancak bu siyaset çerçevesinde tarih, medeniyet ve coğrafya siyasetine öncelik tanımış, ancak bu siyasetin en önemli köşe taşı Arap dünyası olmuştur.

Arap doğusu içerisinde, Türkiye’nin bu siyasetini hayata geçirmesi bakımından 800 km.’lik sınırı olan Suriye, -özellikle de Irak’ın Türkiye bakımından Arap dünyasına açılan kapısı değil de bir Kürt kapısı olduğu göz önüne alındığında- birincil öneme haiz bir ülke ve Arap dünyasına açılan kapısı olmuştur. Ankara ile Şam arasında meydana gelen yakınlaşma sadece iki ülke arasında meydana gelen bir husus olmamış, bu, aynı zamanda Abdullah Gül, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu üçlüsü ile Beşşar Esed arasında gerçekleşen şahsi bir yakınlaşmayı da sağlamıştır. Türkiye, önceki dönemlerde birkaç kez meydana gelen kuşatma olgusunun Suriye üzerinde meydana getirdiği baskıyı hafifletme ve tehdidi bertaraf etme noktalarında önemli katkılarda bulundu. Türkiye, Amerikalıların Irak’ı işgalinden ve dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powel’ın tehditleriyle Suriye’yi izole etme çabaları sırasında, ayrıca Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastı nedeniyle suçlamaların Suriye’ye yöneltilmesinden sonra Türkiye, hep Suriye’nin yanında oldu.

Buna karşılık Suriye de kapılarını ardına kadar Türkiye’ye açtı. Bu, Arap aleminin kapısının Türkiye için sonuna kadar açılması bakımından son derece önemliydi. Suriye’nin yaptıklarının ehemmiyeti sadece bununla da sınırlı değildi. Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik derinlik kitabında şiddetle eleştirdiği katı Arap milliyetçiliğinin savunucusu Baas ideolojisinin bayraktarlığını yaptığı Suriye rejiminin, Türkiye’nin geçmişinde NATO müttefikliği ve İsrail’le olan ittifakı nedeniyle yarattığı olumsuz izlenimlerin giderilmesi gibi örnekler gündeme geldiğinde Türke açısından önemi kat be kat artmaktadır. Suriye, bu geçmişe rağmen Türkiye’nin Arap dünyasıyla beyaz bir sayfa açarak Arap dünyasının kapılarından içeri girmesi noktasında son derece cüretkar bir tutum sergilemiştir.

 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

About the author



View the Original article

0 comments: